25 Ağustos 2015 Salı

Çeşme Rüyası



Rüya diyorum çünkü kısacıktı :(
Eşim ve ben Bodrumcu*yduk. Her tatil beldesini görüp en son oraya karar verdiğimizden değil asla. İlk tatilimizi, balayımızı orada geçirdiğimizden. Bizim için özel oluşu, havası, rengi, kokusu bambaşka gelirdi. Bodrum'a gidilmeyen bir yaz tatili düşünemiyordum kendi açımdan :) 

Alışmıştık kıştan yapılan otel rezervasyonlarına, ultra her şey dahil konaklamaya. Bu yaz düğün fotoğrafçım olarak hayatıma giren şimdilerde yakın dostum olan ve sürekli Alaçatı'da çekimler yapan ve orayı iyi bilen Özge'nin fikirlerini dinleyip pansiyonda konaklamaya kahvaltı, plaj, yemek seçimini akışna bırakmaya karar verdik. Otelde robotlaştığımızdan ve sürekli içeride kısıtlı kalıyor olma fikrinden sıyrılıp özgür, maceracı bir tatil olsun istedik :) İlk başta risk olarak görsekte düşündükçe aklımıza daha çok yattı. Özellikle çocuksuz çiftler için ideal olan tatilimize Çeşme merkezde şirin mi şirin bir pansiyonda yer ayırtarak başladık. Bir otel odasından farksızdı. Belki lüks değildi ama zaten tatil odada değilde dışarıda vakit geçirmek değil miydi?

Yalnız daha giderken bir sorunumuz vardı. Tatilimizi eşimin arkadaşının düğünü için sadece 3 gün yapabilecektik. Çünkü fedakar arkadaşı bizim düğünümüz için kmlerce yol gelmişti. Keşke gelmeseydi bizde gitmezdik :p Ay şaka tabi :) Bu biraz bizim süreci planlayışımızdan kaynaklanan bir hataydı. Hatta benim :/ (Sevgili Musticiğim umarım bunu okumuyorsun.) Ben tatilimizi Aşk Fotoğrafçımızın çekim günlerine getirmek için uğraştığımdan düğün bizi baltalamış oldu. Halbuki düğünden sonra da gelebilirdik. Neyse; canım sağolsun :) Konu daha fazla dağılmadan gelelim Çeşme'ye.



Bodrum'a giderken günü birlik konaklama fırsatı bulduğumuz İzmir nem dolayısıyla beni boğuyordu. Çeşme içinde ön yargılarım vardı, nemli olduğunu düşünüyordum. Birde meşhur sörf rüzgarları olduğundan hep vazgeçiyordum. Ama bu sene şeytanın bacağını kıracaktım. Çeşme'nin Bodrum'a göre bize yakın oluşu ve son yıllarda oldukça popüler oluşu cazip hale getiriyordu. Yaklaşık 5 saat süren yolculuğumuz sonunda pansiyonumuza vardık, yerleştik. Ufak bir Çeşme keşfi yapıp doğru meşhur ılıca plajına gittik. Böyle bir kum olamaz. Un gibi, beyaz ve temiz, yumuşacık. Deniz desen dibi gözle görülür halde. Yol yorgunu olduğumuz için abartmadık ama ilk gün suda dinlendik diyebilirim. Akşam için Alaçatı'yı seçtik. Başbaşa dolaştık. Keşfettik. Seyrettik. Yabancı turist olmaması dikkatimi çeken ilk şeydi. Kaliteli mekanlar, nemsiz bir hava ve medeniyet boldu Alaçatı'da. 



Ertesi gün ise soluğu Aya yorgi koyundaki plajlardan birinde aldık. Tercih etmek zordu. Ve zamanımız kısıtlıydı arkadaş önerisiyle Paparazzi'yi tercih ettik.




 Deniz aynı deniz belki hizmet farkı vardır. Hepsinde vakit geçirip öyle öneride bulunmak isterdim ama malum kısıtlı zaman. Sole&Mare, Marrakech, Babyloon vs. hepsi göz alıcı, cazipti :) 




İkinci akşam ise Özge ve eşi Osman geldi. Çeşme sokaklarında ve sahilinde yürüdük. Bol bol fotoğraf çektirdik. Dedikodu yaptık :)





Tahminimden daha küçüktü Çeşme merkez. Bir sokaktan oluşuyor desem yeri. Sokak ama tam sokak. Canlı, hareketli. Sağa bakıyorsunuz bir ünlü, sola dönüyorsunuz başka :) 




Ayrıca Rumeli Pastanesi ve dondurmasına değinmeden edemeyeceğim. İlk akşam önündeki kuyruğu görünce fazla anlam verememiştim. Ama bir bildikleri varmış tabi :) Böyle bir dondurma hayatımda yemedim. Keşke her şehirde bir şubesi olsa diye düşünmeden edemedim. Tatil dönüşü ise dondurma yemekten zevk almadığımı farkettim :(




Çeşme'ye gitmişken meşhur Kumrusundan yemeden dönmedik tabi. O da nefisti!



Bir sonraki günü ise birlikte kahvaltı yaptıktan sonra günü yakın çevreyi dolaşmaya ayırdık. 



Ildır köyünü didik didik dolandık. Nefis manzaralı şirin mekanlar keşfettik. Soluklandık. Herhalde bol oksijen aldığımdan fotoğraf çekmeyi fazla akıl edememişim :) Hatta ilk elime alışımda selfie çubuğunu kırdım :) Bu fotoğrafta çubukla çekilen ilk ve son kare :)






Bunlarda Ildır'da verdiğimiz moladan :) Aşk Fotoğrafçısı 'nın güzel kareleri. Çok şirin bir yer Ildır. Sakin. Bozcaada'da olduğu gibi kendimize sakin bir koy bulup denizin tadını çıkarttık. Temiz havaya doyduk. Ruhumuzu dinlendirdik.


Bozcaada ve Alaçatı'yı kıyaslayanları duymuştum. Bozcaada'yı beğendiysen Alaçatıya bayılırsın demişlerdi. İkisi öyle farklı ki. Ortak olan renkli evler, küçük samimi sokaklar ve harika yemekler belki. Ama Bozcaada daha mistik daha masalsı, Alaçatı daha metropol, lüks bana göre. İkiside gönlümde ayrı yer aldı yani :)


 


İşte böyle kısacıktı tatilimiz, tadı damakta kalıcı :( Ama pansiyonda tatil yapma ön yargımızı yendik. Yeni yerler keşfettik. Çeşme'yi tanıdık ve kısada olsa arkadaşlarımızla vakit geçirdik. Allah izin verirse seneyede mutlaka gideceğiz. Daha fazla keşfedip detaylı çekeceğim. Dilim döndüğünce yine yazacağım. Çeşme tatilini gönül rahatlığıyla önerebilirim. Midyelerini, balıklarını, kumrusunu ve Rumeli pastanesi dondurmasını (özellikle Rumelia) yediğinizde ne demek istediğimi anlayacaksınız. Zaman ayırıp okuduğunuz için teşekkür ederim. Sevgiler.



Çiğ Börek :)


Malzemeler:

1 yumurta
1 çay kaşığı kadar sirke
1 tatlı kaşığı kadar sıvı yağ
Tuz
1 kase yoğurt
Kabartma tozu
Un
Patates (İçi için tercihe göre kıyma veya peynir kullanabilirsiniz.)



Yapılışı:

Yumurta, yoğurt, kabartma tozu, tuz, yağ ve sirkeyi güzelce yoğuruyoruz. Yarım saat dinlenmeye bırakıyoruz. Sonra küçük pazılara bölerek sırayla açıyoruz. İçi için haşladığımız patatesleri tuz ve sevdiğimiz baharatlarla harmanlayıp pazı sayısınca bölüyoruz. Çiğ börek aslında kıymalı olur ama ben patateslisini daha çok seviyorum :) Siz iç malzemenizi kendi zevkinize göre çeşitlendirebilirsiniz.






Kalplisini denemesem çatlardım belki :) Deneyenlere afiyet olsun.
Sevgiler.