29 Aralık 2015 Salı

#16bloggerla2016

Merhabalar :)

Sevgili Nazlı ve Neslihan'ın davetiyle 19 Aralık Cumartesi günü, soğuk Ankara'da sıcacık bir etkinliğe katıldım. Jw Marriott Ankara bu harika etkinliğe kapılarını açtı. Otelin girişinden etkinliği yaptığımız salona kadar minik detaylar parıldıyordu.


İçeride birbirinden güzel bloggerlar vardı. İnsan azıcık çirkin olur yani, ne o öyle :) Neyse. Her bir detayı ayrı ayrı düşünülmüş, emek emek hazırlanmış bir etkinliğin katıldığım "ilk etkinlik" oluşu beni çok mutlu etti. 


 Yukarıdaki karenin güzelliğine bakar mısınız? Dekorasyonun bu kadar zevkli olması hepimizde fotoğraf çekme isteği doğuruyordu. Çekiyor, çekiyor doymuyorduk :) Masanın dekorasyonunda kullanılan ve güzellik katan bardak altlığı kütük Jade Selection 'dandı. Masada tadına doyamadığımız kuruyemişler Tuğba Kuruyemiş ten, atıştırmalık galetalarımız Balıkçıoğlu ndan, sunumlarımda da severek kullandığım peçeteler Treso Tasarım dan, mısır sadece tuzlu olmaz karamelli ve sütlü çikolatalı hatta cheddar peynirli bile olur diyen ve ufkumuzu genişleten MrandMrsPopcorn ise şık kutularıyla bizimleydi. Üst kısımda gördüğünüz minnoş kasaların içinde ise Leb 'in nefis leblebileri vardı. İki küçük bardakta ise dondurulmuş Buğday çimi suyu vardı. İlk kez denedim. Her faydalı şey gibi tadı çok hoşuma gitmedi :) Ama içeriğini öğrendiğimde kendilerine karşı koymadım :)



Bu nefis payetli runner Pink Deco imzasını taşıyordu. Boyanmış kozalaklar, şık mumlar, uçan balonlar, süslü kavonazlar hepsi göz alıyordu.


Etkinliğin mimarı Nazlı ve Neslihan açılış konuşması yaptıktan sonra bize etkinliğin sponsarlarını birer birer tanıttılar. Birbirinden farklı ve alanının en iyileri arasında olan markaları tanımak, ürünlerini denemeye fırsat bulmak benim için çok zevkli. Hepsini bir dahaki yazımda sizlere tanıtmak için sabırsızlanıyorum.


İlk olarak Ralila'dan Rahmi Bey organik ürünler ile ilgili bizlere bilgi verdi. Organik siyah üzüm çekirdek ekstratının ciltlerdeki hissedilir farkını bir blogger arkadaşımızın elinde gösterdi. 


Sonrasında Para, yaşam ve ilişki koçu Pelin Narin Tekinsoy bizlere "Para'nın hayatımızdaki yeri" ile ilgili güzel bir bilgilendirme yaptı. Tamamen duygusal isimli iki kitabını imzalayarak çektiği kurayla iki kişiye armağan etti. Şanslılardan biri bendim. 2016'da seni daha çok çekeceğim paracım üzgünüm :)




Daha sonra harika otelimiz Jw Marriott Ankara 'nın ikramlarıyla etkinliğe ara verdik. Birbirinden nefis ara sıcaklar ve tatlılar enerjimizi arttırdı. Ardından günün büyük süprizi için merakla beklemeye başladık. Kısa bir bekleyişin ardından kapının açılmasıyla Mac Ankamall ekibi karşımızda belirdi. Mac Türkiye'de ilk kez bir blogger etkinliğne konuk oluyordu. Tabi bir alkış bir kıyamet :) Aşağıdaki fotoğrafta ağzımın şekli durumu daha iyi özetliyor aslında :)


Sevgili Emre Turhal makyajın detayları, merak edilenler ve 2016 trendleriyle ilgili sorulaerı cevapladı. O sırada ben makyajımı silmeye başladım. Çünkü "smokey eyes" demosunu benim üzerimde gösterecekti. Tekrar oradaki bütün arkadaşlara bana makyajsız katlandıkları için teşekkür ediyorum :) 


Sonuç makyajı eyeliner, rimel ve kırmızı rujdan ibaret olan bana oldukça değişik gelse de oradaki makyaj bloggerı arkadaşlarım beğenmiş görünüyordu. Bütün gözler üzerimdeyken ne kadar utandığımı tahmin edemezsiniz :)


Bize gün boyu fotoğraf çekerek eşlik eden Moonmarkworks 'ün Aylin'ine ise teşekkürlerin en büyüğü. Etkinlik ile ilgili paylaşımlarımızı instagramda #16bloggerla2016 etiketinden takip edebilir, etkinliğe katılan blogger arkadaşlarıma ise isimlerini tıklayarak ulaşabilirsiniz. 

                  İkinci yazım " #16bloggerla2016 Sponsorlar" da görüşmek üzere :)     




28 Aralık 2015 Pazartesi

Havuç Görünümlü Patates Püresi

Sofralardaki ufak detaylar beni hep mutlu eder. Havuc gorunumlu patates puresi uzun zamandir denemek istedigim bir tarifti. Misafire ikram edilmelik, pratik ve goze hitap eden bu tarif icin diledigimiz kadar patatesi hasliyoruz. Pure haline getirip, tuz, pul biber ve karabiberle baharatlandiriyoruz. Sonrasinda pembelesene kadar kavurdugumuz soganlarin yanina ilave ediyor goz karari biber salcasi ekleyip kavurmaya devam ediyoruz. Ben soganlari kavurmak icin sivi yagi biraz fazla koymusum o yuzden havuc seklini rahat veremedim. Bir dahakine cok az sivi yag koymayi planliyorum :) Son olarak havuc seklini verip dereotu ile susluyoruz. Deneyenlere afiyet olsun. Sevgiler :)


13 Kasım 2015 Cuma

Çörek Otlu Kurabiye





Malzemeler:
Bir paket tereyağ
1 çay bardağı sıvı yağ
Yarım çay bardağı toz şeker
Yarım çay bardağı çörek otu
2 tatlı kaşığı tuz
1 yemek kaşığı sirke
1 paket kabartma tozu
Aldığı kadar un
Üzerine sürmek için yumurta sarısı

Malzemeleri yukarıdaki sıraya göre bir kaba koyuyoruz. Hamuru yumuşak fakat ele yapışmayacak şekle gelene kadar güzelce yoğuruyoruz. Sonrasında dilerseniz küçük toplar halinde ya da benim gibi macera arıyorsanız kurabiye kalıplarıyla dilediğiniz şekile getirebilirsiniz. Yalnız hamur ağızda dağılacak bir tarife ait olduğu için kalıp kullanmak zor oldu bunu ititraf etmeliyim. Fırına sürmeden önce üzerine yumurtanın sarısını sürüyoruz. Üzerleri kızarana kadar pişiriyoruz. Sonrasında "bunu sen mi yaptın?" ya da "hazır mı aldın?", "nerden aldın?" sorularını cevaplamaya hazırız. :)
Deneyenlere afiyet olsun. Sevgiler.

19 Ekim 2015 Pazartesi

Patates Topları


Malzemeler:

Patates
Mayonez
Sirke
Tuz
Sıvı Yağ
Maydonoz
Pul biber



Patatesin her haline aşık biri olarak sık sık yaptığım ufak atıştırmalıklar için dilediğiniz kadar patatesi haşlayıp püre haline getiriyoruz. Daha sonra yine damak zevkimiz göre tuz, göz kararı sıvı yağ ve 4 yemek kaşığı sirke ekliyoruz. Yaklaşık 4 yemek kaşığı mayonez ve 2,3 sarımsağıda rendeleyip güzelce yoğuruyoruz. Top şekli verdikten sonra üzerini pul biber ve maydonozla süsleyebiliriz :) Dereotu ile de güzel oluyor ama ben maydonozu tercih ediorum. Buz dolabında soğumasını sağladıktan sonra misafirleriniz için ikram etmeye hazır oluyor :)

Tarifi birkaç kez denedikten sonra ölçüleri kendinize uygun şekle getirebilirsiniz. Ben artık malzemeleri göz kararı koyuyorum ve yaparken tadarak dengeyi sağlıyorum. Deneyenlere afiyet olsun.
 Sevgiler :)

11 Eylül 2015 Cuma

Çaylı Kek

Malzemeler:

3 yumurta 
1 buçuk su bardağı şeker
Yarım su bardak sıvı yağ 
1 su bardağı çay demi 
1 tatlı kaşığı tarçın
2 3 tatlı kaşığı kakao
1 paket kabartma tozu 
2 bardak un



 Önce yumurta ve şekeri güzelce çırpıyoruz. Sonrasında diğer malzemeleri sırası önemli olmaksızın yavaş yavaş ekliyor ve dilediğimiz kalıpta pişiriyoruz. (Ben 12'li muffin kalıbında pişirdim 5 tane arttı onları da yine Tantitoni'den aldığım silikon muffin kalıplarında pişirdim. Yani 17 adet çıkıyor.) Eğer düz bir kalıpta pişirirseniz üzerine çikolata sos pişirerek daha ıslak bir çaylı kek elde edebilirsiniz. Deneyenlere afiyet olsun :)
Sevgiler.

25 Ağustos 2015 Salı

Çeşme Rüyası



Rüya diyorum çünkü kısacıktı :(
Eşim ve ben Bodrumcu*yduk. Her tatil beldesini görüp en son oraya karar verdiğimizden değil asla. İlk tatilimizi, balayımızı orada geçirdiğimizden. Bizim için özel oluşu, havası, rengi, kokusu bambaşka gelirdi. Bodrum'a gidilmeyen bir yaz tatili düşünemiyordum kendi açımdan :) 

Alışmıştık kıştan yapılan otel rezervasyonlarına, ultra her şey dahil konaklamaya. Bu yaz düğün fotoğrafçım olarak hayatıma giren şimdilerde yakın dostum olan ve sürekli Alaçatı'da çekimler yapan ve orayı iyi bilen Özge'nin fikirlerini dinleyip pansiyonda konaklamaya kahvaltı, plaj, yemek seçimini akışna bırakmaya karar verdik. Otelde robotlaştığımızdan ve sürekli içeride kısıtlı kalıyor olma fikrinden sıyrılıp özgür, maceracı bir tatil olsun istedik :) İlk başta risk olarak görsekte düşündükçe aklımıza daha çok yattı. Özellikle çocuksuz çiftler için ideal olan tatilimize Çeşme merkezde şirin mi şirin bir pansiyonda yer ayırtarak başladık. Bir otel odasından farksızdı. Belki lüks değildi ama zaten tatil odada değilde dışarıda vakit geçirmek değil miydi?

Yalnız daha giderken bir sorunumuz vardı. Tatilimizi eşimin arkadaşının düğünü için sadece 3 gün yapabilecektik. Çünkü fedakar arkadaşı bizim düğünümüz için kmlerce yol gelmişti. Keşke gelmeseydi bizde gitmezdik :p Ay şaka tabi :) Bu biraz bizim süreci planlayışımızdan kaynaklanan bir hataydı. Hatta benim :/ (Sevgili Musticiğim umarım bunu okumuyorsun.) Ben tatilimizi Aşk Fotoğrafçımızın çekim günlerine getirmek için uğraştığımdan düğün bizi baltalamış oldu. Halbuki düğünden sonra da gelebilirdik. Neyse; canım sağolsun :) Konu daha fazla dağılmadan gelelim Çeşme'ye.



Bodrum'a giderken günü birlik konaklama fırsatı bulduğumuz İzmir nem dolayısıyla beni boğuyordu. Çeşme içinde ön yargılarım vardı, nemli olduğunu düşünüyordum. Birde meşhur sörf rüzgarları olduğundan hep vazgeçiyordum. Ama bu sene şeytanın bacağını kıracaktım. Çeşme'nin Bodrum'a göre bize yakın oluşu ve son yıllarda oldukça popüler oluşu cazip hale getiriyordu. Yaklaşık 5 saat süren yolculuğumuz sonunda pansiyonumuza vardık, yerleştik. Ufak bir Çeşme keşfi yapıp doğru meşhur ılıca plajına gittik. Böyle bir kum olamaz. Un gibi, beyaz ve temiz, yumuşacık. Deniz desen dibi gözle görülür halde. Yol yorgunu olduğumuz için abartmadık ama ilk gün suda dinlendik diyebilirim. Akşam için Alaçatı'yı seçtik. Başbaşa dolaştık. Keşfettik. Seyrettik. Yabancı turist olmaması dikkatimi çeken ilk şeydi. Kaliteli mekanlar, nemsiz bir hava ve medeniyet boldu Alaçatı'da. 



Ertesi gün ise soluğu Aya yorgi koyundaki plajlardan birinde aldık. Tercih etmek zordu. Ve zamanımız kısıtlıydı arkadaş önerisiyle Paparazzi'yi tercih ettik.




 Deniz aynı deniz belki hizmet farkı vardır. Hepsinde vakit geçirip öyle öneride bulunmak isterdim ama malum kısıtlı zaman. Sole&Mare, Marrakech, Babyloon vs. hepsi göz alıcı, cazipti :) 




İkinci akşam ise Özge ve eşi Osman geldi. Çeşme sokaklarında ve sahilinde yürüdük. Bol bol fotoğraf çektirdik. Dedikodu yaptık :)





Tahminimden daha küçüktü Çeşme merkez. Bir sokaktan oluşuyor desem yeri. Sokak ama tam sokak. Canlı, hareketli. Sağa bakıyorsunuz bir ünlü, sola dönüyorsunuz başka :) 




Ayrıca Rumeli Pastanesi ve dondurmasına değinmeden edemeyeceğim. İlk akşam önündeki kuyruğu görünce fazla anlam verememiştim. Ama bir bildikleri varmış tabi :) Böyle bir dondurma hayatımda yemedim. Keşke her şehirde bir şubesi olsa diye düşünmeden edemedim. Tatil dönüşü ise dondurma yemekten zevk almadığımı farkettim :(




Çeşme'ye gitmişken meşhur Kumrusundan yemeden dönmedik tabi. O da nefisti!



Bir sonraki günü ise birlikte kahvaltı yaptıktan sonra günü yakın çevreyi dolaşmaya ayırdık. 



Ildır köyünü didik didik dolandık. Nefis manzaralı şirin mekanlar keşfettik. Soluklandık. Herhalde bol oksijen aldığımdan fotoğraf çekmeyi fazla akıl edememişim :) Hatta ilk elime alışımda selfie çubuğunu kırdım :) Bu fotoğrafta çubukla çekilen ilk ve son kare :)






Bunlarda Ildır'da verdiğimiz moladan :) Aşk Fotoğrafçısı 'nın güzel kareleri. Çok şirin bir yer Ildır. Sakin. Bozcaada'da olduğu gibi kendimize sakin bir koy bulup denizin tadını çıkarttık. Temiz havaya doyduk. Ruhumuzu dinlendirdik.


Bozcaada ve Alaçatı'yı kıyaslayanları duymuştum. Bozcaada'yı beğendiysen Alaçatıya bayılırsın demişlerdi. İkisi öyle farklı ki. Ortak olan renkli evler, küçük samimi sokaklar ve harika yemekler belki. Ama Bozcaada daha mistik daha masalsı, Alaçatı daha metropol, lüks bana göre. İkiside gönlümde ayrı yer aldı yani :)


 


İşte böyle kısacıktı tatilimiz, tadı damakta kalıcı :( Ama pansiyonda tatil yapma ön yargımızı yendik. Yeni yerler keşfettik. Çeşme'yi tanıdık ve kısada olsa arkadaşlarımızla vakit geçirdik. Allah izin verirse seneyede mutlaka gideceğiz. Daha fazla keşfedip detaylı çekeceğim. Dilim döndüğünce yine yazacağım. Çeşme tatilini gönül rahatlığıyla önerebilirim. Midyelerini, balıklarını, kumrusunu ve Rumeli pastanesi dondurmasını (özellikle Rumelia) yediğinizde ne demek istediğimi anlayacaksınız. Zaman ayırıp okuduğunuz için teşekkür ederim. Sevgiler.



Çiğ Börek :)


Malzemeler:

1 yumurta
1 çay kaşığı kadar sirke
1 tatlı kaşığı kadar sıvı yağ
Tuz
1 kase yoğurt
Kabartma tozu
Un
Patates (İçi için tercihe göre kıyma veya peynir kullanabilirsiniz.)



Yapılışı:

Yumurta, yoğurt, kabartma tozu, tuz, yağ ve sirkeyi güzelce yoğuruyoruz. Yarım saat dinlenmeye bırakıyoruz. Sonra küçük pazılara bölerek sırayla açıyoruz. İçi için haşladığımız patatesleri tuz ve sevdiğimiz baharatlarla harmanlayıp pazı sayısınca bölüyoruz. Çiğ börek aslında kıymalı olur ama ben patateslisini daha çok seviyorum :) Siz iç malzemenizi kendi zevkinize göre çeşitlendirebilirsiniz.






Kalplisini denemesem çatlardım belki :) Deneyenlere afiyet olsun.
Sevgiler.




14 Temmuz 2015 Salı

Çikolatalı & Oreolu Kek

İçinde oreo varsa her yiyecek güzeldir diyor benimle hem fikir olanlar icin malzemeleri veriyorum :)



2 yumurta
1 su bardağından 1 parmak az toz şeker
2 su bardağı un
Kakao
Vanilin
Kabartma tozu
1 çay bardağı sıvıyağ
1 çay bardağı süt
80 gr çikolata
1 paket oreo



Yumurta ve şekeri şekerler eriyinceye kadar çırpıyoruz. İsterseniz mikserle isterseniz tel çırpıcı ile. Daha sonra sıvı yağ, vanilin ve sütü ekleyip çırpmaya devam ediyoruz. Kakao ve kabartma tozunu da ekledikten sonra unu yavaş yavaş ekliyoruz. Daha sonra içine çikolata parçalarını koyup biraz daha karıştırıyoruz. Birdahakine beyaz cikolatayla denemeye karar verdim bu arada :) Neyse kalıbı güzelce yağladıktan sonra keki döküyoruz ve elimizle böldüğümüz oreo parçalarını kekin üzerine gelişigüzel yerleştiriyoruz. Önceden 180-200 derecede ısıttığımız fırında pişiriyoruz. Sonuçtan oruçlu olduğumuz için şuan bahsedeniyorum ama umarım iftardan sonra yeterli övgüleri alır :) Deneyenlere şimdiden afiyet olsun :)


Sevgiler :)

3 Temmuz 2015 Cuma

E.C.A. Titiz ile Artık Evlerde Kirli Yer Kalmayacak...

Temizlik konusunda hepimizin takıntılı olduğu bazı noktalar vardır. Benim de temizlemek için en çok çaba sarf ettiğim ve buna rağmen yine de istediğim derecede temizleyemediğim bir alan var. Radyatörlerin iç temizliği! E.C.A. ise yeni “Titiz” ürünüyle bu konuda içime su serpti diyebilirim. İsminin verdiği güvenin yanı sıra kolay açılıp kapanabilen kapağı sayesinde radyatör içlerinin temizliği artık çok kolay olacak.

İçerisinde toz biriken radyatörler için bugüne kadar birçok yöntem denesem de başarılı sonuçlar elde edememiştim. Aslında radyatörler bir uzman tarafından temizlenebiliyor ama bu sefer de deformasyona uğruyor. Temizlenmeyen radyatörlerin içerisinde biriken toz tabakası ise tüllerimi kirletmekle kalmayıp, ısı kaybına ve bakterilerin de eve yayılmasına sebep oluyor. E.C.A.’nın yeni tasarımı olan ve tüm panel radyatörlerinde standart olarak yer alan Titiz teknolojisi, hem hijyen hem de ısı probleminin önüne geçiyor. 

 

E.C.A. Titiz’in kolay açılıp kapanabilen kapağı radyatörün içini temizleyeceğim derken şekilden şekle girme derdinden kurtarıyor. Ayrıca ürünün toz tutmayı zorlaştıran yapısı daha iyi hava akışı sağlayarak sağlıklı bir ortam sunuyor. Titiz teknolojisi, damla şeklindeki ızgara formu sayesinde ısı transferlerini arttırarak enerji maliyetlerinde maksimum tasarruf sağlıyor. Dayanıklı yapısı ile uzun ömürlü bir kullanım sunan E.C.A. Titiz, optimum kanat dizaynı sayesinde de düzgün hava akışı sağlanmasına yardımcı oluyor. E.C.A. Titiz’in dairesel fin formu ve kolay açılabilen yapısı ise sağlıklı ve hijyenik bir ortam sunuyor. 

Yapılan pazar araştırmalarında sıklıkla karşılaşılan radyatör temizliği derdi de E.C.A. Titiz ile son buluyor. 

Detaylı bilgi almak almak istersen http://eca.com.tr/ adresini ziyaret edebilirsin. 

 

Bir boomads advertorial içeriğidir.

24 Haziran 2015 Çarşamba

Etimekli Salata

Bana sarimsak deyin, yogurt deyin, havuc, mayonez deyin zaten :) Yine anne defterinden en sevdiklerimden birini yaptim bugun.

Malzemeler:

2 paket etimek
Yarim kg yogurt
3-4 dis sarimsak
100-150 gr mayonez
2 cay kasigi tuz
4-5 havuc
Uzeri icin
1 yumurta
Pul biber
Maydonez

Oncelikle havuclari rendeleyip guzelce kavuruyoruz.



Yogurdu, sarimsagi ve mayonezi bir kapta guzelce karistiriyoruz. Sonra etimekleri sirayla bu karisima daldirip servis tabagimiza diziyoruz. Uzerine kavurdugumuz havuctan koyuyoruz. Tekrar etimekleri yogurda bulayip uzerini kapatiyoruz. Etimekler beklerken yogurdu emecegi icin yogurdun bir kismini ayirip servis yapmaya yakin kullaniyoruz.


Yenmesine az zaman kala tekrar kasik yardimiyla uzerlerini yogurtladigimiz etimekleri suslemek icin onceden hasladigimiz 1 yumurtanin sarisini ufaliyoruz, suslemeye yetecek kadar maydonozlari ince ince kiyiyoruz.



Tercihe gore misir, yumurta beyazi, mor lahana, tursu ve benzerleriylede susleyebilirsiniz. Ben bir sira pul biber, bir sira yumurta sarisi ve bir sira ince kiyilmis maydonozla suslemeyi tercih ettim :)



Bu arada oruclu oruclu tarif yazmak cok zormus. Yanlis yazdiysam affola :) Deneyenlere simdiden afiyet olsun. Sevgiler

4 Haziran 2015 Perşembe

B'ozcaada notları'M



Uzun zamandır bir hafta sonu bir yerlere kaçmak istiyorduk. Daha önce gitmediğimiz bir yeri görelim, çok değil iki güncük dinlenelim, baş başa vakit geçirelim, tamamen kendimize zaman ayıralım diye. Hem çok uzak olmasın bütün zamanımız yolda geçmesin istedik hem de gittiğimize değsin. Kulaktan dolma bilgilerim vardı Bozcaada hakkında. Hepsi olumlu şeylerdi. Ama bunun öncesinde instagramda yeni bir kamuoyu araştırması yaptım. Öyle faydalı oldu ki. Bende şimdi naçizane aklımda kalanları sizlerle paylaşmaya çalışacağım :) Tasvirim, kalemim ay klavyem :) pek kuvvetli değildir baştan söyleyeyim. Öyle harika bir yazı okuyacağınızı hayal etmeyin. Sohbet ediyoruz farz edin :) 




Sabah 09:00 gibi kendi arabamızla Yalova'dan yola çıktık. Yaklaşık 5 saat sonra Çanakkale Geyikli'de feribot bekliyorduk. Feribot saatlerini iyi öğrenmenizi tavsiye ederim orada çok fazla beklememeniz için. Biz şanslıymışız pek beklemedik. Feribot 35 dakika falan sürdü. Ve şirin Bozcaada'ya ulaştık. 




Önceden fotoğraflarına baktıysanız eğer her yer tanıdık geliyor. Dur şurada bir poz veriyim diye diye yürüyorsunuz. Bu gördüğünüz merdivende fotoğraf çektirmeyeni dövüyorlarmış mesela :) Kalacağımız butik oteli ararken görür görmez attım hafızaya ilk keşfe çıktığımızda kendimi önünde buldum :) Genelde sunum, tabak, kahve çektiğimden poz vermeyi unutmuşum :) Elimi kolumu koyacak yer bulamadım pek. Birde ister istemez çevreden bakanlar olunca çok utanıyorum :)




İnstagramda kamuoyu araştırması yaptım demiştim. En çok önerilen yerleri sırayla didik didik inceledik. Çoğu bizim gideceğimiz tarihte doluydu. Sanki herkes bizi beklemiş :) Neyse yine önerilen isimlerden Mitos Butik Otelde yer bulduk. Yorumlarına baktık. Konumuna baktık. Hepsi bize göreydi. Rezervasyonumuzu yaptık. Gittiğimizde de kolayca bulduk. Odaları tertemiz ve sahipleri gayet güler yüzlü, ilgililerdi. Hatta gitmeden rezervasyonumuzun günüyle ilgili yaşadığımız değişikliği bile hemen kabul ettiler, yardımcı oldular. Kahvaltısını yetersiz bulduğumu itiraf etmeliyim. Biliyorsunuz bence sunum çok önemlidir :) Hele kahvaltı benim için en çok göze hitap etmelidir. Çeşit sayısı ve görsellik olarak beklentimi karşılamadı. Çıtam yüksekti ondan belki :) Ama lezzet konusunda hepsi harikaydı ve doğaldı yediklerimizin. Gönül rahatlığıyla kalabilirsiniz. Butik otel yerine pansiyonlarıda rahatlıkla tercihte edebilirsiniz. Maliyeti daha az olur hem :)




Bozcaada'da her sokak ayrı güzel, her mekan ayrı masal sanki. Trafik yok. ( Mayıs sonu olduğundan sanırım, temmuz ağustos gibi gidenler can sıkan bir trafik olduğundan bahsediyor. ) Stres yok. Alışveriş yaptığınızda bile kese kağıtlarına koyuluyor aldıklarınız. Yiyecekler taptaze, doğal. Ağlicam şimdi :)




Bu fotoğraf yine ilk gün keşif turundan. Bir üstteki fotoğraftı çekmek için arkadakilerin kalkmasını beklerken selfie çubuğuyla imtihanımız sırasında çekildi :) 




Beklentilerinizi çokta yükseltmiyim diyorum ama aklımda öyle şirin, öyle sıcak kaldıki her şey. Bozcaada'da gökyüzü sanki daha yakın yere. Masmavi. İçini daha bir ısıtıyor insanın.




Sokaklarını el ele yürüdük. Meraklı gözlerle etrafı süzdük. Ve önerilen bir sürü şirin, renkli restaurant arasından akşam yemeğini yiyeceğimiz Sandal Restaurant'a rezervasyon yaptırdık.




Fiyatların çok ucuz olduğunu söyleyemem. Ama bir aşırılıkta yok. Hele ki her yemek yediğiniz yerden müthiş bir damak lezzetiyle kalkıyorsanız değer diye düşünüyorsunuz.




Ah şu görmüş olduğunuz mezeye şiirler yazarım. Şarkılar söyler, klip çekerim. O derece beğendim. Bozcaada'ya bu yazıyı okuyup giderseniz eğer Sandal'da bu nefis ege mezesini mutlaka deneyin derim.




Sabahları temiz havadan mı nedir bilemiyorum ama daha bir erken kalktık biz. Kahvaltımızı yapıp doğru meşhur Ayazma plajına gittik. Şöyle bir göz gezdirip kalabalıktan pek hoşlanmadığımızdan yine daha önce duyduğumuz Akvaryum Koyunu bulmaya karar verdik. Gerçekten inanılmaz temiz bir deniz, sakin bir koy karşıladı bizi ve tabi balıklarla birlikte yüzebildiğimiz oldukça soğuk bir su :)
Kendimize hemen piknik sandalyelerinden mini bir plaj yarattık. Temiz hava ve denizin tadını çıkarttık. Kafa dinledik.




Acıkan karnımızı Çınaraltı'nın anlatıla anlatıla bitirilemeyen patlıcanlı böreğiyle doyurduk. Nefisti gerçekten. Ben hemen eve döndüğümde patlıcanlı börek denemeye karar verdim :)




İşte Çınaraltı'nın o meşhur ıspanaklısı :) Hepsi mi kalp şekline benziyor bana mı öyle denk geldi bilemiyorum. Ben ikinci seçeneğe inanmayı tercih ediyorum. :)




Birde damla sakızlı türk kahvesi içmem konusunda öneriler gelmişti. Ama ben damak konusunda dik kafalı olduğumdan ve damla sakızından pek hoşlanmadığımdan klasik türk kahvesi içtim. Gayet güzeldi. Ha birde çınaraltının bundan sonra tavlası meşhur :p Ben Mustiyi yendimde ondan yani :)




İkinci akşam için hazırlandıktan sonra "Mutlaka polente fenerinde güneşin batışını izleyin!" önerilerine karşı koymamak için başladık rüzgar güllerinin izini sürmeye :) Sanki film izlemeye gidiyor edalarında aldık çekirdeğimizi, cipsimizi içeceklerimizi koyulduk yola :) Rüzgar güllerine kadar bizi götüren yol onları ve güneşin batışını izleyeceğimiz yer hakkında en ufak bir tabela ve ipucu vermiyordu. Tabi yalnız değildik. Yolu şaşıranlar olarak konvoy bile yapabilecek kadardık :) Neyse siz rüzgar güllerine gitmeden 600mt kadar sola ayrılan toprak yola dönmeyi unutmayın. Bizim gibi zaman kaybetmeyin :)




Nazlı nazlı batan güneşi izlemek, esen havayı ciğerlerinde hissetmek ise ayrı bir masal. Kız arkadaşlarla gidildiğinde de eğlencelidir eminim ama yanınızda sevdiğiniz adam varsa bambaşka. Zaman yavaşlıyor sanki. Üzerinize kalın bir şeyler almayı unutmayın sakın :) Sevdiğiniz adam bile sarılsa ısıtamayabiliyor öyle bir esinti :)




Fotoğraf anıları en taze haliye akılda bırakma yöntemidir. Eğer tatile baş başa gidiyorsanız selfie çubuğunuz olmadan gitmeyin :) Sürekli birilerinden rica etmek zorunda kalmak kötü olmalı.




Selfie yi bulandan Allah razı olsun diyor bazen insan :)




Konuyu öyle dağıttım ki neresinden toplasam bilemiyorum. Böyle nefis kapılara, huzurlu kokulara, değişik tatlara, sessiz ve serin rüzgarlara sahip Bozcaada. Arada kaçıp kafa dinlemelik, kendine gelmelik bir yer.




Adadaki herkes zevkli. Her şey renkli. İç açıcı.




Meşhur mavi dondurmasını ve damla sakızlı kurabiyelerini de denemeden dönmeyin. Ben yine damla sakızlı olmayanları daha çok beğendim ama siz bana bakmayın :)




Yine Ada'nın meşhurlarından, "Amaranda" çiçeği aşağıda görmüş olduğunuz. Neredeyse her masada, kapı süsünde var. Kurusa bile rengini uzun süre koruduğundan tercih ediliyormuş. Tam evde çiçek bakmayı beceremeyen bana göre :)




Bozcaada'ya gitmeden "Bi Küçük Eylül Meselesi" ni izleyip gitmemiz söylenmişti. Ama bir türlü izleyememiştik. Şimdi Star tvde başlamak üzere.. Belki gitmeden izlemeniz daha hoş olacaktır. Biz şimdi benim aaaaa burası aaa şurası demem eşliğinde filmi izliyoruz. Reçellerden, şaraplardan ve bahsedemediğim nice güzellikten belki filmde bir parça buluruz. Aklımda kalanlar ufacık yararsa işinize, ne mutlu bana. Sonradan eklemek istediklerim, dikkatimi çeken devrik cümlelerim olursa yazıyı güncellerim. Okuduğunuz için teşekkürler. Sevgiler :)